Mindful March – Farkındalık Ayı Mart

“Gelecekle ilgilenmenin en iyi yolu,
şu an ile ilgilenmektir.” 

Mart ayının takvimini özetleyen söz en tepede yer alıyor. Bulunduğumuz anın, kendimizin, yaptıklarımızın, sevdiklerimizin, duygularımızın, olup bitenin farkında olmak. Bir beceri dersek buna, her birimizin doğal olarak sahip olduğu ve aynı doğallıkla kullanmayı unuttuğu bir beceri farkına varmak. Oysaki anlam arayışımızın kilit faaliyetlerinden biri farkındalık, kolayca tekrar hatırlayabileceğimiz, artan şekilde kullanıp faydalanabileceğimiz bir eylem. Artan farkındalık, mutluluğu, keyif almayı sağladığı gibi, gelecek ile ilgili tasarruflarımızın sağlığı için de bir nevi ön şart.

Farkındalık Ayı Mart aksiyon takvimi, bize bu beceriyi geri kazandırmak veya güçlendirmek için gün gün rehberlik etmeyi umuyor.

Farkındalık, mutluluk ve keyifle dolu şahane bir Mart ayı olsun.

Takvimi Türkçeye Ilgın Bayraktar ve Ceylân Özpınar‘la beraber çevirdik. Takvim başlığının içimize sinen en iyi çevirisi Pınar Akkaya‘dan geldi, çok teşekkür ediyoruz. 

Takvimin indirilebilir versiyonları pek çok dilde şurada: 
https://www.actionforhappiness.org/mindful-march


“The best way to take care of the future is
to take care of the present moment.”

This quotation is a very good summary of Mindful March calendar. To be mindful about the moment, ourselves, things we do, people we love, our beloved ones and everything around us. If we call it a skill, it’s a natural skill we all have and a skill we forget to use in the same natural way. However, being mindful is one of the key activities that helps in our search for meaning; it’s an action we can easily re-remember and utilize. Mindfulness does not only bring happiness and joy, but it’s also a prerequisite for the health of our future.

Mindful March action calendar aims to help us day by day to regain or strengthen our skill about being mindful.

Have a wonderful March full of happiness, joy and mindfulness.

Downloadable versions in many languages is at: https://www.actionforhappiness.org/mindful-march

Advertisement

Friendly February – Dostane Şubat

Birine, senin için ne kadar değerli olduğunu söyle. Bu ayın ilk aksiyonu bu. O değeri söyle ki, o değer hem arkadaşın hem de senin için görünür olsun. Görünür değer, göz önünde olan değer, neredeyse kendiliğinden ilişkiyi güçlendirecektir, iyileştirecektir. İyileştirmeyi, ister bir rahatsızlıktan iyileşme ister daha iyi hale gelme olarak alın. Daha da güzeli, görünür değer, görünür iki değer beraber yaratmanın beraberce bir üçüncü değer yaratmanın ilk adımı olacaktır. Ne yaratacağınız da size kalmış, daha iyi bir arkadaşlık, daha iyi bir ilişki, yepyeni maceralar, yepyeni birliktelikler, yepyeni işler…

Bu ayın takvimi, bu yolda gün gün aksiyonlarla geliyor. Her güne, minicik bir aksiyon, uzun yolculukların en kritik o ilk adımı olma ihtimalini içinde barındıran minik bir aksiyon, minik bir adım.

Şahane ve Dostane bir Şubat olsun.

Takvimi Türkçeye Ilgın Canatan ve Ceylân Özpınar‘la beraber çevirdik.

Takvimin indirilebilir versiyonları pek çok dilde şurada:http://www.actionforhappiness.org/friendly-february


Send someone a message to say how much they mean to you. This is the first action of the month. So say it, so the meaning you attach becomes visible both for you and for your friend. Visible value, visible meaning will almost by itself empower the relationship, will make it better. Take better, as recovering or progressing. Also, visible value, visible value from both sides, is the first step of creating a third value together. What you are going to create is up to you, a better friendship, a better relationship, new adventures, brand new relationships, brand new co-operations…

The calendar of the month, comes with daily actions. Every day, a tiny little action… A tiny little action that contains the possibility of being the very critical and the very first step of a long journey.

Have a wonderful and Friendly February.

Downloadable versions in many languages is athttp://www.actionforhappiness.org/friendly-february

Kitapla Tanışmak: Bir Öğrenme Tekniği

“Derse hazırlanıp gelin!” lafını kaç yüz kere duyduk acaba eğitim hayatımızda? Ve kaç yüz kere, bunu, bizim faydamıza olacak öğrenme ile ilgili bir şey olarak algılamak yerine, bir ödev veya öğretmenin bir isteği olarak algıladık?

Oysaki basit bir pedagojik gerçek var bu lafın arkasında. Derse hazırlanmak demek, dersi daha iyi anlamak, öğrenmek demek, öğrenileni hafızada daha iyi saklamak, gerektiğinde hafızadan çağırabilmek ve en önemlisi öğrenileni daha yüksek bir ihtimalle daha yüksek bir amaç için kullanabilmek demek. Hafızaya seslenip çağırdığım bilgiyi, yapmak-yaratmak istediğim şey için şekillendirip kullanmak demek başka bir deyişle.

Hazırlanmak bize kaç yüz kere tekrar edildiyse, herhalde neredeyse o kadar kere ihmal ettiğimiz ve yapmadığımız bir eylem oldu. Derse hazırlanmanın bizimle bir ilgisi yoktu çünkü, o öğretmenin bir isteği öğretmenin verdiği bir ödevdi, kendim için yaptığım, aldığım bir şey değil, öğretmen için yaptığım, okul denilen şey için yaptığım, disiplin adına yaptığım bir şeydi. Acaba çocuk aklımız gerçekten anlamaz mıydı bize anlatılsaydı, hadi çocuk aklımız o düzeyde bir pedagojik gerçeği anlayamıyordu diyelim (ki şüpheliyim) oyunlaştırarak anlatmanın bir yolu yok muydu?

Temel eğitim hayatınızı geride bıraktıysanız bu soruya cevap vermenin artık size bir faydasının olma ihtimali yok (çocuklarınız için ihtimal devam ediyor ancak o ayrı bir konu). Ancak, bunun temel eğitim hayatımızdan kalma bir alışkanlık -hatta belki daha doğru bir ifade olarak- bir alışamamışlık olduğunu kavramanın büyük faydası var. Bu kavrayış, bir iki temel yöntemle desteklendiğinde, bugünümüze, bugünkü öğrenmemize ve ilerlememize büyük katkısı olabilecek bir eyleme dönüşebilir. Kitapla tanışmak, işte bu tekniklerden biri! Eğitim hayatında o sevmediğiniz “derse hazırlan gel” talebinin, yetişkin versiyonu.

Neden bu teknik? Çünkü, sonrasında kitaptan alınan keyfi, kitabın yaratıcılığa vesile olma ihtimalini, hatırlama kapasitesini artırmayı ve kitapla bir uyumlanmayı mümkün kılıyor.

Okul hayatında yerine getirmediğimiz hazırlık, öğrenmeyi daha zor, hafızada kalıcılığı daha az yerleşik yaptı. Sonra bu öğrenilenleri senelerce hazırlandığımız sınavlarda hafızadan çağırdık, bizi kırmayıp gelenlerle o sınavları geçtik. Sonrasında ancak çok nadir durumlarda o bilgileri yapmak-yaratmak için kullandık. Bir yaratma, bir uyum bir akışkanlık durumuna getirme ihtimalinin varlığını bile fark edemedik çoğu zaman. Sınavdan sonra ne geri çağırdık tüm o bilgileri ne de zaten geri çağırsak da o bilgilerle ne yapacağımızı biliyorduk.

Matt Ridley “inovasyon, fikirlerin birbiriyle çiftleşmesiyle ortaya çıkıyor” diyor. Bizse fikirlerin, değil birbiri ile çiftleşebileceğinin, onlarla herhangi bir şey yapılabileceğinin nadiren farkında oluyoruz. Belki de o yüzden mesela en basitinden, “dinlemek” çok önemli diye konuşan, anlatan ama o bilgiyle bir şey yapması gerektiğini, dinleyip anlayıp tepki vermesi gerektiğini anlamayan ve yapmayan bir dolu iş arkadaşımız var. Bilgi sürekli turşusu kurulan lahana haline geliyor, turşusu kurulmuş sonra da kaldırıldığı dolapta unutulmuş kavanozlar oluyor ya da her yemeğin yanına çıkarılan lahana turşusu gibi, ilgili ilgisiz her iş ortamında her konunun yanına çıkarılan “dinleme turşusu” oluyor. Oysa ki lahana, salatasından sarmasına, çorbasından böreğine, kapuskasından pizzasına, ve henüz denenmemiş yaratılmamış sizin mutfakta yaratmanızı bekleyen olasılıkları içinde barındırıyor.

Kitapla tanışmak, yaratmak üzere, ilerlemek üzere öğrenileni canlı tutma ihtimalini artıran bir teknik. Kitabın ön ve arka kapaklarının okunması, içindekilerin okunması, giriş – önsöz bölümlerinin okunması gibi basit ve belki kısmen alışkanlıkla zaten yaptığınız adımlardan ibaret. Buna dilerseniz, kitabı hızlıca taramak, resim, grafik ve tablolara önden şöyle bir göz atmak, içindekiler bölümünü okurken tam anlamlandıramadığımız bir bölüm için gidip o bölüme şöyle kabaca ne ile ilgili olduğunu anlayacak kadar bir bakmak gibi adımları da ekleyebiliriz. Ve önemli bir nokta, tüm bunları ne için yaptığımızın farkında olarak yapmamız gerekiyor.

Yaptığımız şey şu, beynimize birazdan ne öğreneceği ile ilgili ipucu veriyoruz, onu hazırlıyoruz. Ona emir veriyoruz, diyoruz ki, ben birazdan yaratıcılıkla ilgili bir kitap okuyacağım, bu kitapta yaratma cesareti, yaratıcılığın doğası, bilinçdışı, sınırlar ve biçim tutkusu isimli bölümler olacak. Sen şimdi gerekli hazırlıkları yap, bu yeni bilgilere yer aç, bu bilgilerin gelip yerleşeceği odacıkları (bal peteği gibi) hazırla ve hatta bu konularla ilgili eski bilgileri biraz ön taraflara çağır ki, okurken bu yeni bilgileri eskilere bağlayalım, güçlü bağlar kuralım, kalıcı olsunlar, üretken olsunlar, yaratıcı olsunlar… (Bakınız: Birlikte Ateşlenen Nöronlar Birlikte Bağlanır)

Bütün bunları beyninize böyle anlatmanıza gerek yok, anlatsanız da beyniniz Türkçe bilmediği için anlamayacak. Siz adımları yerine getirin ve ne için olduğunu aklınızda tutun, beyniniz onu anlayıp ne yapması gerektiğini bilecek.

Son bir öneri, beyniniz ne yapacağını bilecek evet, ama azıcık zamana, üstüne yatmaya ihtiyaç duyacak. O yüzden, mümkünse bu ön tanışmayı kitabı okumaya başlamadan bir gün önce yapın. Hatta, yeni aldığınız kitapları ilk elinize aldığınızda bunu yapın, sonra okumaya başlamadan önce bir daha yapın.

Sonra! Sonra okuyun, tanışmış olmanın rahatı ve öz güveni ile, daha fazla bağlantı yaratarak, önceden bildiklerinize ekleyerek ilerleyin… Sizi nereye götürürse artık…


Notlar: Bu teknikle, ve öğrenme ile ilgili diğer pek çok teknikle ilgili şu online ve ücretsiz eğitimi tavsiye ediyorum: Learning How to Learn (Öğrenmeyi Öğrenmek), haftada 1-2 saat ayırarak 4 haftada bitirilebilecek bir online eğitim – MOOC. Tamamı için Türkçe alt yazı yok ancak ilk bir haftalık bölümün büyük kısmında Türkçe alt yazı vardı diye hatırlıyorum.

Ayrıca, bu ve benzer teknikleri içeren “Öğrenmeyi Öğrenmek” başlıklı bir atölyeyi İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Merkezi Çatısı altında düzenlenen “Daha İyi Atölyeleri” kapsamında gerçekleştirdik. Öğrenmeyi Öğrenemek atölyesini önümüzdeki günlerde üniversite öğrencileri dışında da katılıma açık olacak şekilde düzenlemeyi düşünüyorum. Katılmak ve ön kayıt yapmak isteyenler yorum olarak ilgilerini belirtebilir veya bana bir e-mail gönderebilirler: aligulum@aligulum.com

Happy New Year Calendar – Mutlu Yıllar Takvimi

We’ve just said that neurons firing together will wire together. And we’ve added that you need some days until you get new sets of wires. So, in case happiness is one of your desires for the new year, here is list of daily actions to wire your happiness day by day.
Have a lovely year full of actions through happiness and self-improvement.

Downloadable versions in many languages is at https://www.actionforhappiness.org/happy-new-year


Birlikte ateşlenen nöronların birlikte bağlandığından kısa bir süre önce bahsettik, ve yeni bağlara sahip olmak için de ilgili aksiyonların belirli sayıda gün tekrar edilmesi gerektiğini ekledik. Eğer mutluluk, yeni yıl dileklerinizden bir tanesi ise, mutluluğunuzu ilmek ilmek işlemek için size gün gün aksiyonlar sunuyor bu takvim.
Mutluluk ve tekâmül dolu şahane bir yıl diliyorum.

Takvimin indirilebilir versiyonları pek çok dilde şurada: https://www.actionforhappiness.org/happy-new-year


Takvimi Türkçeye Ilgın Canatan ve Ceylân Özpınar‘la beraber çevirdik.

Neurons Fire Together Wire Together – Birlikte Ateşlenen Nöronlar Birlikte Bağlanır

A simple, yet very powerful sentence, especially if you want and need a revolution in yourself. This will not only show you the road to revolution, but also will guide you through. Or, if you want to understand why some behaviors are so resistant against change (be it in in yourself, in somebody else, in organization, community, or society), understanding this sentence will also help in illumination as well.

Very simply put, brain works with neurons -electrically- communicating to each other. Every single activity you perform, name anything from enjoying your cup of tea to the ways you solve difficult problems, certain cells will connect to other certain cells, one after another. Like cell 28 connecting to cell 45, that to 833, that to 2 and that to 39874 etc. So, lets assume that this is the order of cells for you to handle tough situations: 28-45-833-2-39874! Two things to underline:

  1. Every time you approach a difficult situation the same way you used to do, this sequence gets stronger; imagine like every time you use 28-45-833-2-39874, a round of stretch film is wrapped around these cells, making connections stronger. This is called neuroplasticity and indeed it’s a good thing as it will help you to get better, quicker and provide you deeper ability to perform what ever you do with this set of neurons.
  2. When you face a new situation requiring a new behavior however, your brain will have tendency to act in this old way (too much stretch film around). For example, you will need 28-48-39874-18-763 this time but your neurons will kind of rebel against you and they will try to stick with 28-45-833-2-39874! This is, again in a very simplistic way, why change is usually not an easy thing. 

The second sounds scary, and it is if you don’t face it. You need to look, see, accept & maybe also respect this scary part. The moment you do so, the control is back in your hands, magic happens, and you to start to see that this difficulty is only a new beginning in setting up a new behavior (2 becoming 1).

Therefore, first time you do something, first time you learn something, the new set/new sequence of neurons will only have weak ties (like they will only smile at each other). If you repeat ties will get stronger (they start flirting). If you further repeat it’s even stronger (relationship) and in case if you even go further and connect them with some other already existing neuron sets, you kind of embed them for much longer time and make them more ready to be with you in different and creative ways when needed (like achieving an evergreen relationship).

image credit: goodreads.com

So, keep the saying in mind and on one hand beware of already existing wires getting in the way, on the other hand keep your perseverance in firing neurons together until new desired behavior is wired (probably around 66 days) the way you like (and until next time you like to change 😉 )

I came across this sentence while reading David Rock’s great book, Your Brain at Work (Further blog posts will follow about this great book). As Rock also refers, this whole theory is a simplified version of so called Hebbs’s Rule named after psychologist Donald Olding Hebb.


Birlikte Ateşlenen Nöronlar Birlikte Bağlanır

Kendinizle ilgili büyük bir değişime, devrimsel bir dönüşüme karar verdiğinizde işinize çok yarayabilecek, basit, basit olduğu kadar güçlü bir cümle. Dönüşümün, adım adım nasıl gerçekleşeceğini anlamanızı sağlar, ve bu anlayış, süreç içerisinde tıpkı bir refakatçi gibi size eşlik ve yardım eder. Aynı basit cümle, başka bir açıdan ele aldığımızda, başkalarının (hatta kurumların, topluluk veya toplumun) bazı davranışlarının, değişim karşısında neden aşırı dirençli olduğunu da kavramaya yardımcı olur.

Basit bir şekilde ifade edersek, beyindeki nöronlar birbirleri ile elektriksel olarak iletişim kurarlar. Gerçekleştirdiğiniz her bir aktivitenizde (aklınıza ne gelirse, bir bardak çay içmenin tadına varmaktan, zor bir problemi çözmeye kadar), belirli hücreler başka belirli hücrelerle, sıralı olarak bağlantı kurarlar. Örneğin, 28 numaralı hücre 45 numaralı hücreye, o 833 nolu hücreye, o 2 noluya ve o da 39874 nolu hücreye bağlanır gibi. Bu varsayımsal hücrelerin, sizin zor bir durumu çözdüğünüzde kullandığınız hücreler olduğunu düşünelim:
28-45-833-2-39874! Burada iki şeyin altının çizilmesi gerekir:

  1. Zor bir durumu çözmek için, alışageldiğiniz yolu her kullandığınızda, bu sıralama daha güçlü hale gelir. Aynı yolu kullandığınız her defasında 28-45-833-2-39874‘ün etrafına bir kat streç film sarılıyor, bağlantıları daha güçlü kılıyor diye düşünelim. Buna neuroplastisite deniyor, ve aslında iyi bir şey çünkü sizi daha iyi, daha hızlı yapıp, bu nöron seti ile ilgili yaptığınız faaliyette daha derin bir performans sergileyebilmenize olanak sağlıyor.
  2. Ancak, yeni bir davranış gerektiren yeni bir durumla karşılaştığınızda, beyniniz eski ve alıştığı şekilde davranma eğiliminde oluyor (çok fazla streç film kaplanmış). Örneğin, size bu defa 28-48-39874-18-763 sıralamalı nöronlar gerekiyor, ancak eski nöronlar size karşı bir nevi direnç gösteriyor ve eski 28-45-833-2-39874 setine sadık kalmaya çalışıyor. Gene, çok basite indirgenmiş haliyle, değişimin kolay bir şey olmamasının sebebi de budur.

İkinci madde biraz korkutucu duruyor, eğer yüzleşmezseniz gerçekten de korkutucudur. Bu bölüme bakmanız, görmeniz, kabul etmeniz ve belki de saygı duymanız gerekir. Bunu yaptığınız anda, kontrol tekrar size geçer, büyü kendini gösterir, ve bu değişim zorluğunun sadece yeni bir davranışın oluşturulmasındaki yeni bir başlangıç olduğunu anlarsınız (2’nin 1 haline gelmesi).

Benzer şekilde, bir şeyi ilk defa yaptığınızda, bir şeyi ilk öğrendiğinizde, yeni nöron seti/sırası birbirine çok zayıf bağlarla bağlanacaklar (birbirlerine sadece gülümsediklerini düşünün). Eğer bu davranışı, bu öğrenmeyi tekrar ederseniz bağlar güçlenecek (flört etmeye başlayacaklar), daha fazla tekrar ederseniz daha da güçlenecek (ilişki) ve daha da ileri gidip bunları halihazırda var olan başka nöron setleri ile bağlarsanız (beraber kullanırsanız), hem daha kalıcı olacaklar hem de ihtiyaç duyduğunuzda daha değişik ve daha yaratıcı formlarda sizin yanınızda olacaklardır (sürekli kendini yenileyebilen ilişki gibi).

image credit: goodreads.com

Dolayısıyla, bu sözü akılda tutmak, ve ikili bir yaklaşımla, bir yandan mevcut bağlantıların ayağınıza dolanmamasına dikkat etmek gerekir, bir yandan da, yeni davranış istediğiniz şekle gelene kadar yeni davranışa ait nöronları sabırla ve ısrarla (muhtemelen ortalama 66 gün kadar) ateşlemek gerekir (bir sonraki değişim isteğinize kadar;) ).

Bu cümleye David Rock’ın İş’te Beyniniz isimli kitabında denk geldim. (Bu şahane kitapla ilgili ayrıca yazacağım). David Rock’un da referans verdiği gibi, bu cümle ile basitleştirilmiş teori Hebb Kanunu olarak bilinmekte ve ismini psikolog Donald Olding Hebb‘den almaktadır.