Forgetting to learn… Öğrenmek için unutmak

Sometimes, you know something, you kind of sure that it’s true, yet you cannot really justify as you cannot remember anything about reasoning behind but only the absolute output. Probably, while learning we fancied juice and got rid of pulp. It’s good as you probably will keep remembering and make use of the juice as it is specific; it’s not so good because you might fail to explain or teach the idea.

Recently, I’m coming across many thoughts around forgetting like how previously learned material can serve as mental barriers to learn new things, or to reach the quintessential idea you need to eliminate less essential ones.

Today I found myself asking someone “are you also a great forgetter?” after he said he is a great learner. Then started to think if I’m a great forgetter too. Very interesting and challenging self experience which ended up in my case like probably I’m only trying to be.

Something to sleep on it, and dig further very soon. For the time being, two quotes that I could recall.

“The hardest part of learning something new is not embracing new ideas, but letting go of old ones” From The End of Average, Todd Rose

“You have to learn everything you can, and then you have to forget it, and what you can’t forget will create the foundation of your work.” 4 3 2 1, Novel by Paul Auster


Bazen, bir şeyi bilirsiniz, doğru olduğundan eminsinizdir, ancak kesin sonuç dışında, bunun arka planına dair hiç bir şey hatırlamazsınız. Muhtemelen, öğrenirken konunun özü bizi cezbettiği için o kısmı alıp, posayı atmışızdır, tıpkı portakal suyunu içip posa ile ilgilenmemek gibi. Bu bir bakıma iyi bir şey çünkü spesifik olan bu özü hatırlayıp kullanabilir kalacağız, bir bakıma ise o kadar da iyi değil çünkü bu konuyu anlatmak veya öğretmek mümkün olmayabilir.

Son zamanlarda, pek çok kaynakta unutmak ile ilgili düşüncelere denk geliyorum; önceden öğrenilmiş şeylerin yeni şeyler öğrenmede bazen zihinsel bariyer gibi olması, veya en öze inebilmek için daha az önemli olan fikirlerin elimine edilmesinin gerekli olması gibi.

Bugün, kendisinin çok iyi bir öğrenici olduğunu söyleyen birine şunu sorarken buldum kendimi, “aynı zamanda çok iyi bir unutucu musun?”. Ardından aynı soruyu kendime sordum! Oldukça zorlayıcı ve ilginç bir deneyim, benim şimdilik vardığım yer, muhtemelen sadece olmaya çalıştığım şeklinde.

Üstüne yatmak ve sonra biraz daha derinleştirmek için iyi bir konu. Şimdilik, hatırladığım iki kaynaktan şu alıntıları paylaşıyorum:

“Yeni bir şey öğrenmenin en zor kısmı, yeni fikrin kucaklanması değil, eskilerin gitmesine izin vermektir” Todd Rose, Ortalamanın Sonu

“Öğrenebileceğin her şeyi öğrenmeli, sonra da onları unutmalısın, unutmadıkların senin yapıtının temelini yaratacak” Paul Auster, 4 3 2 1

Advertisement

Procrastination for creativity – Yaratıcılık için erteleme

When you finish a task, your brain also categorize it as finished and in a way stops processing and generating new ideas about. It’s said that Martin Luther King did not finish preparing his speech until last moment, kept his brain working on the speech and that’s how he ended up finding famous “I have a dream” words while he speaks. So, if you are trying to create something new, give breaks in the process and have your brain keep working on it in the background. (One of the suggestions from the writer of Originals, Adam Grant. Here is an inspiring TED Talks from him: https://www.youtube.com/watch?v=fxbCHn6gE3U)

Bir görevi bitirdiğinizde, beyniniz onu bitmiş bir iş gibi kategorize ediyor ve bu konuda yeni fikirler geliştirmeye ara veriyor. Martin Luther King’in meşhur konuşmasının hazırlığını son dakikaya kadar bitirmediği, bu yolla son dakikaya kadar geliştirebildiği ve belki de bu sayede, konuşmasının taslağında olmayan “benim bir hayalim var” sözlerini bulabildiği söyleniyor. Dolayısıyla, eğer yeni bir şey yaratmak, üretmek istiyorsanız, süreç içinde ara vermek ve beynin arka planda (dağınık mod) çalışmasına izin vermek gerekiyor. (Orijinaller’in yazarı Adam Grant’tan bir tavsiye. TED Talks linki: https://www.youtube.com/watch?v=fxbCHn6gE3U)

Diffuse Mode of Brain – Beynin Dağınık Modu


Brain has two modes, focus mode (usually we tend to think that’s the only mode we need) and diffuse mode where your brain is kind of resting but still processing what you’ve recently learned or thought about. Your brain will be in diffuse mode while you relax, walk, exercise, shower, travel, cook, etc. Many activities we do or like to do especially during weekend. And diffuse mode is more about creativity, brings new ideas, solutions. So, if you like to find out an answer this weekend, a new idea or create something new, focus for 25 minutes on it, jot, draw, concentrate and then switch to diffuse mode, enjoy your weekend, and let your brain work on it on the background. (Inspired by Barbara Oakley, Mindshift)

Beynin iki modu var, odaklanmış mod (ki genelde bunun beynin tek fonksiyonu olduğunu düşünürüz) ve dağınık mod. Dağınık modda beyin bir nevi dinlenme evresindedir ama yakın zamanda öğrendiğimiz veya düşündüğümüz şeyleri proses etmeye devam eder. Dinlendiğimizde, yürüdüğümüzde, egzersiz yaptığımızda, duş aldığımızda, seyahat ettiğimizde, yemek pişirdiğimizde vb beyin dağınık modda çalışmaya devam eder. Haftasonu yapmayı sevdiğimiz veya yaptığımız aktiviteler genelde bu modu aktive eder. Dağınık mod aynı zamanda yaratıcılık, yeni fikirler ve çözümler ile ilgilidir. Dolayısıyla, bu haftasonu yeni bir cevap, fikir veya yeni bir şey yaratmak ihtiyacındaysanız, önce 25 dakika bu konuya odaklanın, yazın çizin ve sonra dağınık moda geçip haftasonunun tadını çıkarın, bırakın beyniniz arkada çalışmaya devam etsin. (Barbara Oakley’in Mindshift kitabından esinlenilmiştir)