Quality of Milk! – Sütün Kalitesi!

Somatic cell count (SCC) is what determines milk quality. 100K is considered normal and if it’s above 250K that’s considered as a sign of a disease in the cow producing milk. The most spread disease is mastitis which is a persistent, inflammatory reaction of the udder tissue. The frequency of disease is continuously increasing and causes cannot be certainly known; but some experts doubt (!) that stress might be a reason for this increase. Unfortunately, the truth is very straightforward the more diary production gets industrialized, animals face more stress and mastitis increases. One of the measures taken against the spread was increasing the SCC standards!! Now it’s 750K in US, 400K in EU and 500K in Turkey. The milk of a cow with mastitis should not be consumed and anything above 250K SCC is a powerful sign for mastitis.

Consider plant milk! Consider becoming vegan!

1ml sütteki somatik hücre sayısı süt kalitesi için kullanılan bir ölçüt. 100bin normal kabul ediliyor ve 250bin’in üzerine çıkıldığında bu o sütü üreten inekte bir hastalığın var olduğuna dair işaret sayılıyor. Süt veren hayvanlarda en sık karşılaşılan hastalık mastitis, meme iltihabı olarak da biliniyor. Bu hastalığın yaygınlığı gittikçe artıyor ve sebepleri tam olarak bilinmiyor; ancak bazı uzmanlar buna hayvanlardaki stresin sebep olduğundan şüpheleniyor(!). Maalesef, gerçek dümdüz, süt ve süt ürünleri üretimi endüstrileştikçe hayvanların stres düzeyi ve mastitis görülme sıklığı artıyor. Mastitisin yaygınlaşmasına karşı alınan önlemlerden biri sütte bulunabilecek somatik hücre sayısının standardını artırmak olmuş!! Şu anda ABD’de 750bin, AB’de 400bin ve Türkiye’de 500bin somatik hücreye izin veriliyor. Mastitis olan ineğin sütünü içmemek gerekiyor ve 250bin üstü somatik hücre mastitis için güçlü bir işaret sayılıyor.

Advertisement

Collapse of Compassion – Şefkat Çöküşü

“Collapse of Compassion” is subconscious act to eliminate ‘cost’ of taking action against mass suffering. Both in human rights and animal rights. This is why people sometimes show great care for individual suffering (as easy to show compassion like feeding a child, ‘mercy’ for an immigrant, help one person or care for one animal etc) and tend to ignore mass suffering (where bigger actions required to be organized, coordinate, show great effort, act in groups etc). Recent studies showing that this is not because ‘people are less capable of caring for group suffering’ but because of an active and subconscious regulation of emotions to suppress the compassion felt for mass suffering because we perceive it costly! For example, helping immigrants will need your devoted time and effort, or acting against mass murder of animals will require changing the whole diet. Costly! I understand, and this is exactly why we need to take a ‘conscious’ decision and start acting small, mass action will follow, will reach a tipping point!

Some related links:

“Şefkat Çöküşü” kitlesel acılara karşı harekete geçmemizi ‘maliyet’ sebebi ile engelleyen, bilinçaltı bir aksiyon. Hem insan haklarında hem de hayvan haklarında. Bu sebeple insanlar bazen kişisel bir acıya karşı büyük ilgi gösterirken (çünkü şefkat bu durumlarda basitçe gösterilebilir; bir çocuğu doyurmak, bir göçmene ‘merhamet’ göstermek, bir kişiye yardım etmek veya bir hayvanla ilgilenmek gibi) kitlesel acıları görmezden gelme eğiliminde oluyorlar (çünkü organize olmak, koordine olmak, çok çaba göstermek, grup halinde hareket etmek gibi daha büyük eylemler gerekiyor). Yakın zamanda yapılan çalışmalar gösteriyor ki bunun sebebi sanılabileceği gibi ‘insanların kitlesel acılara karşı yardım etme becerisinin daha düşük olması’ değil. Kitlesel acılara karşı hissedilen şefkatin, yüksek maliyet algısı sebebiyle (!) aktif ve bilinçaltı bir şekilde bastırılması ve ilgili duyguların regülasyonu. Örneğin, göçmenlere yardım etmek zaman ve efor ayırmamızı gerektirecek, veya hayvanların kitlesel olarak öldürülmesine karşı çıkmak tüm beslenme şeklimizi değiştirmemizi gerektirecek. Maliyeti yüksek! Anlıyorum, ve işte bu yüzden ‘bilinçli’ kararlar almak ve küçük adımlar atmak durumundayız, kitlesel adımlar arkadan takip edecek, bir kıvılcım anına ulaşılacaktır.